Galip Tekin

BU DÜNYADAN BİR BÜYÜK USTA GEÇTİ

Galip Tekin…

Nereden başlamak lazım bu kısa ama dopdolu hayat hikayesine, bilmiyorum.

Ben onu Kemancı Bar’da tezgâha dayanmış dostlarıyla sohbet ederken tanıdım. “Bir şey ısmarlasam hikayelerimi dinler misiniz?” diye sormuştum. O da buz gibi bakışlarını üzerime dikip “ben bir şey ısmarlayayım ama kimse konuşmasın” demişti. Sonra da öyle bir kahkaha atmıştı ki çevremizdeki insanlar dönüp ne olduğunu anlamaya çalışmışlardır….

Ama asıl tanışıklığım bundan yıllar öncesine, GırGır dergisinde öykülerini yayınlamasıyla başlamıştı aslında. Bir karikatüristin nasıl evrilerek çizgi roman ustası olduğuna her hafta harçlıklarımdan biriktirerek aldığım o sihirli dergide bizzat şahit olmuştum. “Bu nasıl bir kafadır?” diye sorardım kendime. “Bu nasıl bir yetenektir?”

Gelin çizgileri efsanevi Fransız çizer Moebius ile karşılaştırılan bu eşsiz ustanın hayatına biraz yakından bakalım.

80’li yıllardı. Politik manada zor senelerdi ve insanların belki de gülmeye en çok ihtiyacı olduğu o yıllarda imdada GırGır dergisi yetişiyordu. Mizah, politika üstüydü ama bir yere kadar. İşte o ortamda, yaşanan toplumsal travmayı “tuhaf öyküler” gömleği giydirerek anlatıyordu Galip Tekin. Hayali bir ülkede, garip yaratıkların dilinden dinliyorduk başımıza gelenleri. Bir röportajında bu durumu şöyle açıklıyordu:

“Ben kurgubilime mecburiyetten başladım. 12 Eylül 80 darbesinde her şey yasaktı. Bizim en büyük beslenme kaynağımız ise politikacılardı. O da yasaklanınca derdimizi kurgubilimle anlatmaya başladık. Mesela ben o dönemde inanılmaz işkence hikâyeleri çizdim ama tümü başka bir gezegende geçiyordu. O zaman da kimse bir şey demiyordu…”

Galip Tekin 1958 yılında Konya’da doğar. Altı yaşında bir gün eve geldiğinde babasının cansız bedeniyle karşılaşır. Babası önce ortağını vurmuş, sonra da eve gelip intihar etmiştir. İntiharı ardında kan davası bırakmamak, yani evlatlarını korumak içindir.

Galip Tekin lise yıllarına dek çeşitli işlerde çalışır. Oto galerilerinde, sinemalarda çalışırken de bir sürü insan tanır, bir dolu hikaye biriktirir. Tam bir film tutkunudur ve belki de içindeki hikayeci o yıllardan başlamıştır kendisini geliştirmeye. Ardından İstanbul macerası başlar. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümünü kazanır ama bu okulu hiç bitiremez. Çünkü yolu Oğuz Aral ve GırGır dergisi ile kesişmiştir. Kendisini asıl geliştireceği yerin GırGır olduğunu hissetmiştir. Oğuz Aral ise manevi babası olmuştur artık.

Seneler geçip de GırGır ekibi birer birer ayrılıp kendi yoluna giderken Galip Tekin ustası Oğuz Aral’ı bırakmaz ve birlikte Dıgıl’ı çıkartırlar. Bu arada Galip Tekin ortakları ile birlikte Taksim’de Kemancı Barı açar. Tıpkı çizgileri gibi bu mekân da alışılmışın dışındadır ve o yıllarda çok popüler olur. Galip Tekin ise Kemancı’daki küçük çalışma odasında çizmeye devam eder.

“Normal bir insan böceği öldürdükten sonra çöpe atar. Bir bilim kurgu çizeri onu eline alır, anatomisini inceler ve kağıda döker. Devasa çizimlerle artık o böcek bir uzaylıdır.”  – Galip Tekin

Takip eden yıllarda dönemin popüler olmuş bütün mizah dergilerinde onun emeğine rastlanır. Bir yandan da Boğaziçi Üniversitesi’nde de uzun bir süre dersler verir ve Türk çizgi sanatına pek çok değerli isim kazandırır. Onun öykülerinden yola çıkılarak hazırlanan ve senaryosunu da kendisinin kaleme aldığı “Acayip Hikayeler” dizisi bir dönem televizyon kanalında yayınlanır. Dizide Haluk Bilginer, Şevval Sam, Hayko Cepkin, Altan Erkekli, Cem Özer ve Levent Üzümcü gibi isimler yer alsa da geç saatte yayınlandığı için az ilgi görür ve on bir bölüm yayınlandıktan sonra yayından kaldırılır. Halbuki 2012 tarihli bu dizi de yaptığı pek çok iş gibi zamanının ötesindedir.

“İstanbul Kanatlarımın Altında” filmi için Hazerfen Ahmet Çelebi’nin kanatlarını tasarlar ve bu arada yönetmen Mustafa Altıoklar ile dostluğu ilerler. Kaderin cilvesine bakın ki Mustafa Altıoklar, seneler önce babasının vurduğu kişinin yeğenidir.

Galip Tekin bir tarama ustasıdır. Zaman ve imkanlar değişse de o ısrarla “horozlu” tarama ucunu elinden bırakmamış ve tekniğini mükemmel hale getirmiştir. Onun çizdiği bir adamı, bir kadını ya da bir kareyi gördüğünüzde asla şüpheye düşmeden “bu Galip Tekin’in çizgileri” diyebileceğiniz bir üslubu vardır.

İnanılmaz detaycı ve titizdir. Bir kâğıdı ilmek ilmek işler ve çizdiği her şey detaylı bir gözlemin ve sabrın ürünüdür. Birçok arkadaşı dijital teknikler kullanarak yaptığı işi kolaylaştırmasını tavsiye etse de o asla sanatından taviz vermemiştir.

Sadece çizgileriyle değil yarattığı evrenler ve anlattığı olağanüstü öykülerle de Türk çizgi ve hikayecilik tarihine adını altın harflerle yazdırmıştır. Bu büyük deha maalesef 6 Temmuz 2017’de henüz 59 yaşında iken kalp krizi neticesinde aramızdan ayrılmıştır.

Yıllar önce Kemancı’da hikayelerimi anlattığım ve her zaman hayranı olduğum Galip Tekin ile yolum Komik Şeyler çatısı altında bir kez daha kesişince hem çok sevindim hem de çok üzüldüm. Belki bu sefer kendisi yoktu karşımda ama hikayelerini okudukça, ciltlerini elime aldıkça onun hiçbir ayrıntıyı kaçırmayan mavi gözlerini hatırladım.

Kendisini rahmet ve saygıyla bir kez daha anıyorum…

Tuhaf Öyküler 1Tuhaf Öyküler 2Tuhaf Öyküler 3